İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Chicken With Plums/Azraili Beklerken/Poulet Aux Brunes(2011) Vincent Paronnaud-Marjane Satrapi

Yeki bûd, yeki nabûd
Bir Varmış, bir yokmuş

İran’da devrimci bir çift varmış. Bir gün Fransa’da bir kızları olmuş. İsmine Marjane demişler. Yani bizce “Mercan”. Bu kız serpilip büyümüş, gün gelip çok yetkin bir çizgi roman sanatçısı ve sinemacı olmuş. Bize güzel ve acılı ülkesinin hikayelerini doğunun o kadim hikaye anlatıcılık geleneğininden de beslenerek anlatmış. Biz onun eserlerini çok ama çok sevmişiz. Neyse bu kadar girizgah yeter, şimdi aciz kulunuzdan bir film dinleyin. Kızımız Marjane, 1979 İran İslam Devriminde on yaşında, 1983 yılında ailesi Viyana’ya gönderiyor, liseyi Viyana’da bitiriyor, Üniversite eğitimi için anavatan geri dönüp, Azad Üniversitesinde Görsel İletişim okuyor. Üniversite tahsilinin ardından Fransa’ya dönen Satrapi, hâlihazırda Paris’te yaşıyor, çizgi roman, animasyon, sinema ve çocuk edebiyatı üzerine eserler veriyor. Biz onun dünya çapında ses getiren Persepolis isimli animasyonlu çizgi filmini çok sevmiştik. Filmimizin ana karakteri Satrapi’nin büyük amcası(annesinin amcası) ünlü tar sanatçısı Nasır Ali’den esinlenerek kurgulanmış. Gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Elbette ki bir karakter gerçek hayattaki bir kişinin taklit edilmesinin ötesindedir. O bir işaretler toplamıdır aslında. Öyküyü evrensel kılan da budur. Yeri gelmişken ekleyeyim: Persopolis filmindeki başka bir amca karakteri “Anoosh” unutulmaz. Nasır Ali çizgi romanda tar çalarken, filmde keman çalan birisine dönüştürülmüş. Kemanın daha evrensel bir çalgı olduğunu düşünmüş olmalı yapımcı, filmin tüm dünyada dağıtılacağını dikkate alarak. Keşke orijinal öyküye sadık kalsalarmış! Persepolis’teki “Anoosh” gibi sosyalist bir eylemci değil, düzene ayak uydurmuş birisi ise hiç değil. Hep kaybeden, hep tutunamayan! Kardeşinin başarıları yanında onun başarısızları hep eziyor onu. Sevdiği kadınla evlenememiş, sevmediği bir kadınla pek de baba olamadığı çocukları ile mutsuz bir yaşam sürüyor.Tek mutlu olduğu anlar keman çaldığı zamanlar. Ustası tam müzikte piştiğine hükmettiği zaman kendi kemanını ona vermişti. Piştiği: yani müzik aletine sadece mekanik olarak hakim olmanın ötesine geçip ezgilere ruhunu katacak merhaleye ulaştığı zaman. Sevdiği kadının ayrılığının acısını tattığı, ruhunu müziğine eklediği zaman. Filmde baba ortada yok, ustası baba yerine geçmiş olmalı bu bağlamda kemanla transfer edilen aletin ötesindedir.Müziğe ruh vermek konusunda ustasının Nasır Ali’ye yaptığı konuşma, Müslüm filminde Limoncu Ali’nin ile Müslüm’e yaptığı konuşmayı anımsattı bana. Üstelik Limoncu Ali de bağlamasını hediye etmişti Müslüm’e.Filmde Nasır Ali’nin kemanının karısı Ferengiz tarafından bir kavga esnasında kırılması sonrası hiçbir kemanda o sesi bulamaması , müziğini icra edemeyince de yaşamdan vazgeçmesi anlatılıyor. Ölümü beklemek üzere yatağa girer Nasır Ali, her gününü onunla birlikte yaşarız, onunla birlikte anılarını gezeriz. Sekiz gün süren bir “Ölmeye Yatmak” tır bu.“Sekiz”in sembolik değeri çok yüksek. Musevi ve Hristiyan inanışlarında sekizinci gün yeniden yaratılışı temsil eder. Müslümanlıkta sekiz melek taşır dünyayı… Kübik sayıların ilkidir sekiz , dünyayı sadece yüzeysel olarak değil, hacimsel olarak da yani enine boyuna temsil eder. Satrapi kimbilir neden 8 gün sürdürdü ölüme giden yolculuğu! Sekiz sembolizmi üzerine anlam kazısı yapmalı! Nasır Ali’nin çalgısı (tar/keman) yüreğinde yaşattığı aşkını ve yaşamının anlamını ifade ediyordu. Karısı Ferengiz’in kırıp parçaladığı aslında Nasır’ın yaşamının anlamıdır. Evliliklerin çoğunda bir taraf diğerinin yaşam bağlarını kırar, aile kurumu anlam yıkıcıdır. Yaşama sevinci ile çelişir bu kurumun varlığı. Aile küçük devlettir! Bir de sanki keman kırılınca sihir bozulmuştur. Masallarda sihir bozulması çok geçmez mi? Bence Nasır Ali ödipal karmaşasını aşamamış bir adamdı. Rüyasında odasına giren, düşünde seviştiği Sophia Loren o Nasır’ın içine gömüldüğü kocaman göğüsleri ile besleyici oral anneyi temsil ediyordu. Annenin erikli tavuğuna duyulan özlem de bunu temsil eden bir duyguydu. Karısı Ferengiz ise, cezalandıran , boğan anne ikamesi olmalı. Annenin iki yüzü! Ölüm ise ana rahmine dönme arzusunu temsil ediyor olmalı. Yani regresyon. Gregor Samsa’nın böceğe dönüştüğü gibi Nasır Ali’de da toprağa dönmek istiyor.Sigara ve dumanı filmde leitmotiv olarak kullanılmış. Nasır Ali’nin annesini Isabella Rosselini canlandırıyor. Sigara hayattır diyen ve ölüm döşeğinde bile sigara içen bir kadın. Nasır Ali anne evinin bahçesinde iken evden bir duman yayılır, sigara dumanı diye düşünürsün önce ama duman kesifleşir artarak kıvrılır, uzar ve gider. Sigara dumanı annenin ruhu olur. “*Sigara Hayattır” *diyordu Nasır Ali’nin annesi. Yedinci gün davete icabet eden Azrail Nasır Ali’ye sigara ikram edince sigaranın pek de hayat olmadığını anlayabiliriz. Ölmeye yatan Nasır’ın bahçesine sakin sakin yağar kar, mevsimlerin sonu gibi hayatın sonuna işaret eder. Ya da belki doğanın insana aldırış etmezliğini ifade etmek istemiştir Mercan Satrapi. Film 1958 yılında geçiyor. Hikayenin politik arka planında Pehlevi hanedanının M16 ve CIA’in desteklediği bir darbeyle İran’ın seçilmiş başbakanı Musaddık’ı devirip iktidarı dört günde yeniden eline almasından sonraki süreç var. Öykünün siyasi katmanı çizgi romanda olsa da filmde yok, daha doğrusu konuşmayı kısaca geçmiş. Şu kadarı ile almış: Petrolümüzü çektiklerini sanıyorlar, aslında emdikleri bizim kanımız” (Musaddık’ın devrilmesi ile ilgili diyalogların olduğu sayfayı bu tanıtım resimlerine ekledim. )Yirminci yüzyılın teknolojik değişimleri petrolü enerji kaynağı olarak tercih edilir kıldı. Araba sahipliği ve elektiriğe olan gereksinme geometrik dizi ile arttı, tabii petrole olan talep de…1917 yılında İran’da bir altın madencisi petrol bulunca bu ülkede hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Tabii bütün Ortadoğuda da. Araba ve ampul bulunmasaydı keşke diyesi geliyor insanın!1951 yılında meclis tarafından seçilerek başbakan olan Muhammed Musaddık, İran petrollerini millileştirmişti. İşte ABD ve İngiltere’nin ve yerlil işbirlikçilerinin Musaddık’ı düşürmesi bundandır. Bu tarihsel kırılma noktası, halkın kendi kaderini tayin edebilirliği doğal kaynaklarına sahip çıkabilirliği, ve demokrasiye ile yönetilebilirliği konusunda umutlarının kırıldığı zamandır ve biz Nasır Ali’nin depresyonunu tüm bir toplumun depresyonu olarak değerlendirebiliriz. O güzel İran’ı “baba” ona vermemiştir. Iran bir “subay” la evlenir. Erk savaşında olduğu gibi aşk savaşında da asker kazanmıştır. Sanat hep olduğu gibi kaybeder. Ünlü İran’lı şair Füruğ Ferruhzad’ın “Tutsak” adlı şiir kitabını yazdığı dönem bu zamanlara denek gelir ve politik katmanı ağırdır. Bu şiirler zamanın ruhunu yansıtır ve toplumun halet-i ruhiyesi hakkında fikir verir. İşte kitaba adını veren “Tutsak” adli şiirden:
(…) düşünüyorum ama biliyorum ki
hiç gücüm yok bu kafesten kurtulmaya
gardiyan razı olsa bile takatim yok
kanatlanıp uçmaya(…)
eğer ey gökyüzü bir gün
bu sessiz zindandan kanatlanıp uçarsam;
ağlayan çocuğun gözlerine bakarak
nasıl vazgeç benden,
ben tutsak bir kuşum derim
bir mumum ben, gönlümdeki ateşle viraneyi aydınlatırım
eğer sönmeyi seçersem yuvayı yıkar dağıtırım.

Filmde 1958 yılının Tahran’ı canlandırılmış. Sömürgecilerin doymaz petrol iştahlarının yol açtığı kirli savaşlar daha kentleri bu kadar yakıp yıkmadığı zamanların İran’ını. Keşke o yıllarda yetişkin olsaydım, seyyah olup gezseydim, Tahran’ı, Bağdat’ı, Halep’i, Şam’ı, Kabil’i…Bu kadim ama baht dönüşüne uğramış kentler bir daha asla eski kendileri olamayacaklar çünkü!Ali Nasır’ın sekiz gününde, zaman geriye olduğu gibi ileriye de sarılır. İleri sarılan hayat filminde Ali Nasır’ın oğlunun ABD’deki yaşamının tasvir edildiği sahnelerde batı kültürü eleştirisi görürüz. Kızının Fransa’da kumara ve sigaraya sığınması sekiz günde değilse de dört yılda ölüme yürüyüştür. Kız babadan melankoliyi devralmıştır.Ne diyordu filmde bize doğru sigarasının dumanını üflerken?“Hayat mı? Onun hakkında ne düşündüğümü bana sormayın “Chiara Mastroianni bu role hakkını vermiş. Seveceksiniz.Filmin belki Persepolis gibi tamamen animasyon olması tercih edilebilirdi. Ama böyle de harika olmuş. Oyuncular sanki perdeye çizgi romandan atlayıvermiş gibiler. Bilhassa abartılı, zaman zaman kartonesk ya da karikatürümsü ve teatral performanslar masalımsı atmosfere pek yakışmış. Jeneriğe konulmuş ve araya da serpiştirilmiş çizgi animasyonlar da acık efsunlu bir hava katmış filme. Elinde asası ile çıkıp geliveren dervişten, tar/keman hocası karakterine, kullanılan müziğe, binbir gece masallarından alıverilmiş gibi duran objelere kadar bir çok öge bu efsunlu/masalımsı/sürreal akışı destekliyor.Mathieu Amalric “Kürklü Venüs” te kadın kılığına sokulup, o fallus sembolü kaktüse bağlanınca içinde canlanan “tekinsiz” hazzı öylesine etkileyici bir şekilde hissettirir ki izleyene, sırf bu sahne bile onun oyunculuğunu zirveye oturtturur. Nasır Ali’yi de iyi ki canlandırmış ve bu hüzünlü sanatçının iç dünyasına ölümünden bunca yıl sonra bakabilmemiz için aracı olmuş. (Amalric’in filmografisi çok zengin ama ben henüz çoğunu izleyemedim-The Diving Bell and Butterfly’dan başlamalı!)Esmer güzeli Golshifteh Farahani Iran’ ı çok zerafetle temsil ediyor. Tabii ki iki İran’ı da: yitik ülke olarak ve yitik sevgili olarak İran.Vincent Paronnaud ile ekip çalışması için Marjane Satrapi şöyle söylüyor.
Ben, tek başıma çalışsam ortaya çıkan Bergmanvâri bir sanat filmi olurdu, Vincent tek başına çalışsa idi Scorcessevari: aksiyonu bol, ritmi hızlı bir film yapardı. Oysa beraberce bu iki tarzın karışımını gerçekleştiriyoruz.”
Eh, devam etsinler bence! Sizce?En çok bellek ve anımsama üzerine bir film bu. Güzel İran, Nasır Ali’yi hemen olmasa da sonra anımsadı. Bizler de bu melankolik tar sanatçısının ve ülkesinin hüzünlü öyküsünü hiç unutmayalım derim. Filmi öneren Aydan Köyalan​’ a çok teşekkürler. Caner Fidaner​’in muhteşem tanıtımının blog bağlantısı da var aynı paylaşımda. https://www.facebook.com/…/permalink/3345008745532715/
Türkçe e-kitap sürümünü bulamadım maalesef. Biz piliç çevirme dışında yemek kültürümüzde piliç değil tavuk diyoruz. Aşağıda internette bulduğum bir erikli tavuk tarifi de var.

Meraklısı İçin Notlar:
Tar: https://www.wikiwand.com/tr/Tar_(%C3%A7alg%C4%B1)
Fırında Erikli Tavuk Tarifi: https://www.sabah.com.tr/…/tavuk-yemekleri/erikli-tavuk 
Musaddık’a düzenlenen darbe hakkında bir analizhttps://www.gzt.com/mecra/ajax-operasyonunun-nihai-hedefi-musaddik-3497204

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir